Günümüz pedagoglarının çoğu, kişilerin sahip oldukları farklı genetik özelliklerin kendilerine müzik yapma konusunda bazı ayrıcalıklar sağladığı görüşünü kabul etmekle birlikte, yeteneğin doğuştan geldiğine ve müzik eğitimi için olmazsa olmaz bir koşul olduğuna inanmamaktadırlar. Her çocuğun, doğru yaşta, doğru yöntemlerle müzik eğitimi alabileceğine (ve alması gerektiğine) inanan eğitim anlayışlarından birisi olan Japon Şiniçi Suzuki’nin yaygın “Suzuki Metodu”nda, örneğin, çok dikkate değer bir “Yetenek Yasası”na yer verilmektedir. Bu yasaya göre, doğru ve erken yaşta, doğru çevresel ortamla ve doğru müzikal yöntemlerle her çocuk müzikle eğitilebilir. Aile ve toplum, bu gelişmenin şartlarını hazırlarsa, her çocuk, anadilini öğrendiği gibi, müziği de öğrenebilir. Buradaki dayanak, dil eğitimi ile müzik eğitimi arasındaki benzerliklerdir ve her ikisini de almaya açık genç beyin, benzer bir öğrenme sürecinin ardından ikisinde de başarılı olabilir. (Burada, müzik eğitimi alan her çocuğun, profesyonel bir müzisyen olabileceğini iddia etmiyoruz. Bir konser piyanisti olmak, her yönde çok farklı özellikler ve yıllar süren çok ağır ve özverili bir eğitim gerektirmektedir ki bunu çok az kişinin başarabileceği ortadadır. Söz konusu olan, her çocuğun, kendi kapasitesi dahilinde müzikle iç içe olabilmesidir). Suzuki, zihinsel olarak geri kalmış çocukların bile, kendi anadillerini oldukça yetkin biçimde kullanabildiğini örnek olarak vermektedir. Yukarıda değindiğimiz ve Macaristan’da yaratılan müzik mucizesinin mimarı olan Zoltan Kodaly’ın da benzer görüşleri vardır. Örneğin:

“Müziksiz tam kişi yoktur. Bir kişi, on beş yaşına kadar konu hakkında düşünmezse bile, iyi bir mühendis, kimyacı vb. olabilir. Ama, eğer, kulağı altı yaşından (hatta daha önceden) düzenli olarak eğitilmezse, müzik anlayışına sahip olamaz. İlkokullardaki müzik öğretimi konusu, müziğin kendisinden çok daha fazla şeyle ilintilidir. Müzik dinleyicisi yetiştirmek, bir toplum yetiştirmektir.”

Müzikle erken yaşta, doğru yöntemlerle başlamanın önemini kavradıktan sonra, “kimler piyano dersi alabilir?” sorusunun yanıtına odaklanalım:

Her birey, her yaşta piyano dersi alabilir. Ancak, dört yaşında, doğru eğitimle bu işe başlayan ve yıllarca düzenli çalışabilecek olan bir çocukla, kırk dört yaşında bu işe başlayan bir kimseden beklentiler farklı olacaktır. Ancak, müziği ve piyanoyu hayata bir artı olarak almak, ortak noktalarıdır ve herşeyin çok maddesel ve acımasız olduğu dünyamızda, bu da az bir kazanç değildir.
Piyanoya başlamak için ideal yaş, 4-6 olarak kabul edilmektedir ancak bu küçük yaş, özel pedagojik yöntemler ve anlayışlar gerektirmektedir. Bu yaş çocuğu, pek çok avantaja sahip olmakla beraber, kendi farklı dünyasında yaşamakta ve öğretmenin, kullandığı yöntemlerle “o dünyaya girmesine” gereksinim duymaktadır. Onu oradan alıp, daha sonra, okul çağında karşılaşacağı ve biz yetişkinlerin çok sevdiği “sorumluluklar” dünyasına çıkarttığınızda, sonuç başarısızlık ve hatta “soğuma” olabilir ki bu da istenmeyen bir şeydir. Klasik piyano eğitim yöntemleri, bu yaş grubunda çocuğa soğuk, itici ve sıkıcı gelebilir. Öncelikli amaç müziği sevdirmek olduğu için, bu dönemde ona, yaşına uygun pedagojik yöntemle yaklaşabilecek eğitimcilere ulaşılamıyorsa (ki ülkemizde sayıları azdır), zorlayıcı bir çalgı eğitimi yerine, diğer çocuklarla birlikte alabileceği temel müzik eğitimi aktivitelerine katılması daha doğru olacaktır. Bu şekilde müzikle tanışan ve temel yetileri kazanan çocuklar içinden, öğretmeninin gözetiminde piyanoya uygun olduğu düşünülenler, çalgıya herhangi bir travma yaşamadan geçirilebilirler. Hepimizin çevresinde, piyanoya küçük yaşta başlamış ve bundan nefret ederek bırakmış kimseler vardır ki bu, olabilecek en kötü sonuçtur. Bu eğitimin her aşaması, bu sonuçtan uzak durmaya yönelik olmalıdır. Unutmayalım, çocuk, müzik aktivitesine açıktır; onu bundan nefret ettiren etmenler, genelde, ondan değil, onun çevresinde şekillenen başarısız müzik eğitimi ortamından kaynaklanmaktadır.
4-6 yaş ideal olmasına rağmen, yaşı daha büyük olan çocuğunuz da piyanoya başlamak için geç kalmış sayılmaz. Geç yaşta başlayıp, büyük özverilerle ilerleyerek profesyonel piyanist olmuş kişiler, dünyada da, ülkemizde de vardır. Ancak, çalgıya başlama yaşı geç de olsa, gerek Suzuki gerek de Kodaly’ın felsefelerinden örnekleyerek, temel müzik eğitimini mümkün olan en erken dönemde başlatmak önemlidir. Çocuğun yaşadığı ortam, anne karnından itibaren müzikle doldurulabilir, yeni doğan, başucunda sakin bir Mozart ile uyuyabilir, büyüdükçe müzik aktiviteleri için hazırlanabilir. Anne-babanın ya da büyük kardeşin keyifle yaptığı müzik aktivitesi, onu daima özendirecektir. Benzer düşüncelerle, çocuğunuzu, anne karnından itibaren, ileride yaşayacağı piyano tecrübesine hazırlamanız olasıdır.

Son söz, mümkün olduğunca erken temel müzik eğitimini almaya başlamak ve müzikle dolu bir yaşantı sağlamak, imkan varsa 4-6 yaş arasında, doğru eğitmen, doğru yöntemler ve materyalle çalgıya başlamaktır. Ancak, çocuğunuz ya da siz bunu kaçırdıysanız da, daha fazla özveriyle daima piyano eğitiminden alacağınız pozitif şeyler olduğunu hatırlayın ve korkmadan bu isteğinizi yerine getirmeye çalışın.